MEDYATİK BAKIŞ
Doğan SÜSLÜ
İletişim:0 532 728 45 53
e-mail:medyatikbakis@hotmail.
Ülke genelinde terör kol geziyor. Her geçen gün şehit sayısı artıyor. Ekonomi bıçak sırtında. Ekonomik kriz ötelemek bir yana adeta körükleniyor. Durumumuz pek parlak değil. Israrla erken seçim isteyen bir Cumhurbaşkanımız var. Başbakan Davutoğlu pek fazla Beştepe’nin sözünden çıkamıyor. CHP ve MHP’nin muhalefeti yetersiz ve etkisiz bulunuyor. HDP’li Selahattin Demirtaş’ın yırtıcı ve taşı gediğine oturtan sözleri, eylem ve söylemleri bazı kesimlerce beğenilse de, Kandil, İmralı ve KCK ile dirsek teması, pek çok kesimi rahatsız ediyor…
*Aport ta bekleyen isimler var
Ak Parti, CHP ve MHP liderliği için aport ta bekleyen isimler var. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Fevzioğlu, olağanüstü kongreyle CHP Genel Başkanı olmak ya da yeni bir siyasi partiyle Türkiye’nin lideri olmak istiyor. Sarıgül ve birkaç isim de bu hayalle yaşıyor.
Ak Parti’de de işler daha karışık. 12 Eylül 2015 olağan kurultayıyla Ahmet Davutoğlu, partiye olabildiğince hâkim olmak istiyor. Beştepe bu işe izin verir mi? Beştepe’nin aklında Davutoğlu yerine Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ya da bir başka isim var mı? Gelişmeleri dışardan izleyen Ak Parti kurucularından bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve arkadaşları Ak Parti’den ayrılıp, yeni bir Ak oluşum içine girecekler mi?
MHP’de Devlet Bahçeli muhalifleri giderek seslerini yükseltiyorlar. Bahçeli, uzun vadede MHP Genel Başkanı olarak kalamayacak gibi görünüyor. Genç ve daha teknolojik bilgilerle donanmış gençler, tabandan, tavana giderek ciddi bir baskı oluşturup, MHP’yi aşağıdan yukarı yenilemenin, BBP’ni de içlerine alacak bir siyasi çalışmayı derinden yürütüyorlar.
*Erken genel seçimde tablo değişir mi?
Peki, muhtemel tarihi 1 Kasım 2015 olacak olan, erken genel seçim dertlerimizi çözecek mi? Hiç sanmıyorum. Çok önemli ölçüde tablo değişmeyecek aksine iktidar partisi yani Ak Parti siyasal anlamda daha da kan kaybedecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 400 milletvekili, ardından da Başkanlık hayali gerçekleşmeyecektir. Erken seçim maliyetinin, bozulan ekonominin faturası da biz millete vergi, enflasyon ve diğer kazıklar olarak kesilecektir. Yine polis, asker, sivil, terörist pek çok vatandaşımız telef olacak, şehitlerin sayısı maalesef artacaktır. Ülkemiz, Suriye savaşı içine çekilmenin haricinde ciddi bir iç savaşın tekrardan eşiğine getirilecektir…
*Tek adam modeli…
Peki çözüm ve biz milletin kurtuluşu nedir? Dünyanın hiçbir yerinde “tek adam” modeli çok beğenilen bir yönetim tarzı olmamıştır. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yasal sınırlar içinde Cumhurbaşkanlığını yapmalı, siyasi partilerde etkin bir siyasetle eskiden olduğu gibi asıl iradenin TBMM olduğunu gösterme yönünde gayret sarf etmelidirler. Gerek iktidar gerekse muhalefet partileri kendilerini mutlak surette yenileyip, lider değişikliğinden ziyade zihniyet ve parti üst yönetimindeki kurmaylarını yenileme yoluna gitmelidir. Tüm partilerde ön seçim yaygınlaştırılmalı, seçim barajı ise yüzde 5’e çekilmelidir. İşaret ettiğim düzenlemeler yapılmaz ise Kılıçdaroğlu gitmiş, yerine Fevzioğlu gelmiş pek bir şey fark etmez. Genel Başkan menfaat gruplarınca kuşatılmışsa Fevzioğlu’da bir başka lider adayı da hiçbir şey yapamaz ve yapamayacaktır…
*Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sevdasından vazgeçmelidir
Aynı şey Ak Parti ve MHP’nin lider değişikliği içinde geçerlidir. 1 Kasım 2015 erken genel seçimleri sonrası ortaya yine koalisyon tablosu çıkacaktır. Dört yıllığına güçlü bir koalisyon oluşturmaktan başka çaremiz kalmayacaktır. Oluşturulacak koalisyon da bir yandan ekonomik sıkıntılar ile diğer yandan da terör belasıyla etkin bir şekilde mücadele etmelidir. Herkes üzerine düşeni yaparken Cumhurbaşkanı Erdoğan’da sorumlu bir Cumhurbaşkanı gibi hareket edip, Başkanlık sevdasından vazgeçmeli, ülkeye yasalı sınırlar içinde hizmet eden bir Cumhurbaşkanı anlayışıyla görev yapmalıdır.
Devletin tüm kritik makamları da, yaraları sarmak adına çok önemli ölçüde koalisyon protokolü çerçevesinde yenilenmeli, yer etmiş, kökleşmiş bürokratlarda görev değişikliklerine gidilmelidir. Çare biz millettedir. Dayatmalara, “şu parti olmazsa olmaz. Bu parti iktidara gelmez ise kaos çıkar. Ülkeye Başkanlık sistemi gelmeli” gibi tek adamlığa giden yolu savunanlara çok fazla kulak verilmemeli, Allah’ın verdiği akılla tüm gelişmeler değerlendirilip, en akılcı yol ve yöntemler, seçmenler ve toplumun bireylerince tercih edilmelidir…
*Bir hikâye ile bitirelim…
Böyle bir yazıya uyar mı bilmem ama köşe yazımı bir hikâye ile bitirmek istiyorum;
Tuzcu Mehmet Ağa derler birisi yaşardı. Kaya şeklindeki tuzu işledikten sonra eşeğine yükler kasaba pazarında satarak geçimini sağlardı. Kaya tuzunu toz haline getirmekte o kadar kolay değildi. Uğraş isteyen bir işti. Çok parada kazanmıyordu ama elinden gelen başka bir işte yoktu. Bir gün çuvala koyup eşeğe yüklediği tuzu kasaba pazarına götürmek üzere yola çıktı. Kasaba sınırında akmakta olan ırmağa gelmişti ki eşek tökezledi sırtındaki çuvalla birlikte suya yuvarlandı. Eşek o an suya batıp çıktıkça anladı ki sırtındaki yük hafiflemeye başlamıştı. Köylü çaresiz eve geri döndü ertesi gün yine tuz çuvallarını yükleyip yola çıktı. Çayın aynı yerine geldiğinde eşeğin aklına bir fikir geldi takılmış gibi yapıp debelendi suyun içinde yükü bir anda hafiflemişti hem böylelikle uzun kasaba yolunu yükle yürümek yerine eve dönecekti.
*Bütün uğraş, tembellik yüzünden boşa gitti
Mehmet Ağa kendi kendine söylendi “Allah Allah burada ne varsa iki gündür bu eşek burada takılıp düşüyor” dedi ve eve geri döndü. Ertesi gün kasabaya götüreceği tuzları hazırlamaya başladı iki günlük emeği de boşa gitmişti. Sabah erkenden eşeğe tuz çuvallarını yükleyip yola çıktı. Eşek bunu alışkanlık haline getirmişti gene tökezledi suda yuvarlandı. Yük gene hafiflemişti Mehmet Ağa anlamıştı eşeğin eşeklik ettiğini bütün uğraşlarının tembellik yüzünden boşa gittiğini. Elden gelen bir şey yoktu evine döndü sabaha kadar düşündü düşündü gözüne uyku girmedi zar zor hazırladığı üç günlük emeği heba olmuştu.
* Hilekâr sonunu kendi hazırlar…
Mehmet Ağa ertesi sabah eşeğe tuz yerine yün çuvalları yükledi, tuz dolu heybeyi de kendi boynuna asıp yola çıktı. Kasaba sınırındaki ırmağa geldiklerinde eşek gene bekleneni yaptı debelendi suyun içinde ama bu sefer tam tersine hafifleyeceğine iyice ağırlaşmıştı yükü ve eşeği daha derine çekiyordu. Eşek anlamıştı eşekliğini ama geç kalmıştı… Boğuluyordu Mehmet Ağa bir köşede ağızlığa taktığı filtresiz sigarasını tüttürüp boğulan eşeği seyrediyordu. Kendi kendine “hilekâr sonunu kendi hazırlar, ettiğini bulur” diyerek heybesindeki tuzu satmak için kasabaya doğru söylene söylene yürümeye devam etti…