MEDYATİK BAKIŞ
Doğan SÜSLÜ
İletişim:0 532 728 45 53
e-mail:medyatikbakis@hotmail.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci Can Dündar’ı başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere çeşitli çevreler eleştiriyor. Sevgili Can Dündar, aldığı eleştiriden çok fazlasını da övgü olarak alıyor ve bir gazetecilik başarısına imza attığı, ülkemizde ve dünya medyasında konuşuluyor. Ben de meslektaşım Can Dündar’ın başarılı bir habercilik yaptığına inanıyor ve onu canı gönülden destekliyorum. Gazetecilere yönelik baskılar, yıldırma ve sindirme operasyonu zaten bir süredir vardı. Söz konusu sindirme operasyonunu artarak sürdürmek isteyen çevreler var. Ve üzülerek yazıyorum Cumhurbaşkanı Erdoğan Can Dündar ve onun gibi düşünen gazeteciler için savcılığa suç duyurusunda bulunarak bu işin öncülüğünü yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bana göre hata yapıyor…
*Basın yayın organları ve gazeteci susmaz
Bugün Can Dündar, yarın Uğur Dündar, diğer gün Emin Çölaşan, öteki gün Nazlı Ilıcak, başka bir gün Ekrem Dumanlı ve ardından yerelde bazı yerel gazeteciler gözaltına alındı ve ardından uyduruk gerekçelerle tutuklandı diyelim. Sanıyor musunuz ki basın ya da gazeteciler susar. Hemen her gün yeni yayın organları, yeni Can Dündar’lar, Uğur Dündar’lar ortaya çıkar. Özgürlükleri ve basın özgürlüklerini kısıtlamaya kalkanlar mutlaka iktidardan düşerler… Ülkemizde ve dünyada işaret ettiğim düşüş ağırlıklı olarak gerçekleşmiştir, bundan sonra da hatalar zinciri sürerse yine gerçekleşecektir…
*Can Dündar 1 Haziran’da ne yazmıştı?
Başarılı ve deneyimli meslektaşım Can Dündar’ın 1 Haziran tarihli “Devlet memuru değil, gazeteciyiz” başlıklı yazısını okumayanlar için Dündar’ın yazısından bir bölümü aynen veriyorum. Bakın Can Dündar neler yazmış;
Kamu hizmeti
Bu vesileyle, çok temel bir mesleki ilkeyi hatırlatıp kendi pozisyonumuzu yeniden netleştirelim:
Biz sır saklamakla görevli devlet memurları değiliz; gazeteciyiz.
Gazetecilik bir kamu hizmetidir; ancak “kamu”dan anlaşılması gereken “devlet” değildir.
Gazeteci, bazen -hatta çoğu zaman- devlete rağmen kamunun çıkarını savunmakla mükelleftir.
Gazete, korkmadan, yılmadan, devletin hatalarını sergileyecek, kamu adına denetim görevi üstlenecektir.
Böyle olması hem devletin, hem halkın, hem medyanın çıkarınadır.
Devlet sırrı
Bununla birlikte, tarihte birçok örnekte, suçüstü yakalanan devletlerin ilk refleksinin, medyayı “casuslukla, hainlikle, milli sırları ele vermekle” suçlamak olduğunu görürüz.
New York Times, Vietnam’da Amerikan yönetiminin halkına yalan söylediğini ortaya koyan “Pentagon belgeleri”ni yayımladığında da böyle olmuştu…
Washington Post, Başkan Nixon’ın ajanlarının, muhalefet partisinin Watergate binasındaki telefonlarını gizlice dinlediğini belgelediğinde de…
Washington’un, gizlice İran’a silah satıp geliriyle Nikaragua’da antikomünist örgütlere destek olduğunu kanıtlayan “İran-Kontra skandalı” ortaya çıkarıldığında da…
Birçok örnekte de gazeteci, kamu adına devletten hesap sormuş, kamuoyu, başına örülen çoraplardan haberdar olmuş, o sayede iktidarlar hatadan dönmüştür.
O yüzdendir ki uygar dünyada, bunları sergileyen gazetecilere prestijli basın ödülleri verilirken, onları eleştirenlere en fazlasından bakanlıkların basın bürosunda iş veya havuz medyasında maaş verirler.
Desteğe teşekkürler
Biz, devlet kapısında iş arayan hizmetliler değiliz.
Halk adına devletten hesap soran gazetecileriz.
Devletin kirli sırlarını saklamak, iktidarın açığını kapatmak, görevlerimiz içinde değil.
Bu vesileyle farkımızı yeniden ortaya koyabildiğimiz için mutluyuz.
Bu süreçte, okurlarımızın, dostlarımızın, gerçek meslektaşlarımızın desteği çok kıymetliydi.
Hepsine teşekkür edelim ve yazımızı, George Orwell’in teşhisiyle bitirelim:
“Gazetecilik, başkalarının basılmasını istemediklerini basmaktır. Ondan ötesi, halkla ilişkiler çalışmasıdır.”
*Eleştiri yapan gazeteciye kötü gözle bakmak
Evet, gazeteci meslektaşım yukarıdaki satırları yazmış. Altına aynen imzamı atarım. Can Dündar’ı mükemmel haberciliği ve muhteşem köşe yazısı için kutluyorum. Gazetecileri, sindirmeye, baskı altında tutmaya çalışanlara ve korku dağları yaratma gayretinde olanlara karşı halen sürdürdüğü onurlu mücadeleyi sonuna kadar haklı buluyorum. İktidarlar, devlet görevlileri bazen eleştiri alabilecek bir hizmet anlayışında olabilir. Gazetecinin de görevi bunu dile getirmek yani eleştirmektir. Bunu yapan gazeteciye kötü gözle bakmak ve onu bertaraf etmeye çalışma anlayışı kesin olarak yanlış bir yoldur. İlaveten, her seçilmiş hatta atanmış, makul ve belgeli eleştirellere katlanmak şartıyla göreve geldiğini unutmamalıdır…
*Gazeteciler de özgürce görev yapmalıdır
Türkiye Cumhuriyeti 78 milyonluk bir ülkedir. Dolayısıyla bu güzelim ülke ne Can Dündar’ın ne de iktidar çoğunluğu benim diyenlerindir. Türkiye Cumhuriyeti 78 milyon yurttaşındır yani hepimizindir. O halde 78 milyonluk ülkede herkes gibi gazeteciler de özgürce görevini yapmalı, demokrasi ve hukukun tekrar tekrar yara alması önlenmelidir. Can Dündar’ın meslek anlayışında olan bir yerel gazeteci olarak, ben de elimden geldiğince yerel de ve genelde yanlışları eleştirecek, doğruları ise alkışlayacağım, öveceğim…
*Korku dağları, korku trenleri
Korku trenleri ve korku dağlarıyla belki bir süre yol alırsınız ama sonra dağlar heyelan neticesi kayıp küçülebilir, tren ise raydan çıkabilir. Bize raydan çıkan tren değil, rayında ve yolunda ilerleyen güzellikler gerek. Kimi baskı ve göz dağlarından korkan gazeteciler elbette olabilir. Ben kendi adıma bu manada korkmayan gazeteciler arasında olmam gerektiğine inanıyor ve korkmayanlar arasında yer alıyorum… Ve gazeteci Can Dündar’ı haberciliği ve dik duruşu için bir kere daha ayakta alkışlıyorum…