MEDYATİK BAKIŞ
Doğan SÜSLÜ
İletişim:0 532 728 45 53
e-mail:medyatikbakis@hotmail.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, (TBMM) 20 Ocak 2015 Salı günü başlayan ve 21 Ocak 2015 Çarşamba günü biten mesaisinde adları yolsuzluk iddialarına karışan 4 eski bakanın durumunu görüştü. Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar‘ın Yüce Divan‘a gönderilmesine yönelik önergeler reddedildi. Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Yüce Divan’a sevk edilmesini içeren önerge TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmedi. Genel Kurul’daki gizli oylamaya, 515 milletvekili katıldı. Oylamada, 219 kabul, 288 ret oy çıkarken, 3 milletvekili çekimser kaldı, 3 oy boş çıktı, 2 oy da geçersiz sayıldı. Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, oylama sonucunu açıklarken, Bayraktar’ın Yüce Divan’a sevk edilmemesine karar verildiğini belirterek, Komisyon Raporu’nun kabul edildiğini ifade etti.
*Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan
Eski bakan Egemen Bağış’la ilgili Yüce Divan önergesi de reddedildi. TBMM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada 245 kabul, 255 ret, 7 çekimser, 6 boş, 4 geçersiz oyla eski bakan Egemen Bağış’ın Yüce Divan’a gönderilmesi önergesi reddedildi.
TBMM Genel Kurulu’nda, muhalefet milletvekillerinin Zafer Çağlayan‘ın Yüce Divan’a sevk edilmesi için verdikleri önergenin gizli oylamasına 517 milletvekili katıldı. Oylamada, 242 kabul, 264 ret oyu çıkarken, 7 milletvekili çekimser kaldı, 1 oy boş çıktı, 3 oy da geçersiz sayıldı. Çağlayan’ın Yüce Divan’a sevi reddedilirken, “Yüce Divan’a sevk edilmesine gerek olmadığı” yönündeki rapor kabul edildi.
*Muammer Güler
İçişleri eski Bakanı Muammer Güler’in Yüce Divan’a gönderilmesine ilişkin önerge reddedildi.
Dört eski bakanın Yüce Divan gitmesine yönelik önergeye ilişkin TBMM Genel Kurulu’ndaki gizli oylamada, 241 kabul, 246 ret, 6 çekimser oy çıktı. Bu sonuçla eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in Yüce Divan’a sevk edilmesi talebi reddedilirken, 513 milletvekilinin katıldığı gizli oylamada 6 milletvekili çekimser kaldı, 4 oy boş çıktı, 4 oy da geçersiz sayıldı.
*İşin doğrusu yapılmadı
Evet TBMM’ndeki oylamadaki sonuçlar böyle açıklandı. Ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Ortaya çıkan sonuç beni kesin olarak tatmin etmedi. Madem dört eski bakanımız hakkında ciddi iddialar var bence bunun yolu dört bakanında kendi istekleriyle Yüce Divana gitmek olmalıydı. Dört bakanımız suçsuz ise zaten Yüce Divan şüphe götürmeyecek bir biçimde adil bir yargılama yapacak ve dört bakanımız suçsuz ise onları aklayacak, suçlu iseler onlara cezai müeyyide anlamında hüküm verecekti. İşin doğrusu buydu ve kesin olarak bu yapılmalıydı.
*Hakimin, savcının, polisin vergilerine el uzatanlar
Benim içim bir yurttaş olarak rahat değil. Bin bir zahmet ve eziyetle ben ve benim gibiler ay sonunu zor getirirken biri ya da birileri gelsin benim maaşımın vergilerini, daha doğrusu hâkimin, savcının, emniyet müdürünün, polisin, imamın, hemşirenin, doktorun, temizlik işçisinin, askerin, valinin, kaymakamın, öğretim görevlisinin, emeklinin, dulun, yetimin, malulün, kısaca Türkiye’de alın teri döken her bir insanın belli bir havuzda toplanan vergilerini iç etsin yani çatır çatır yesin. Yok böyle adalet! Yok böyle hak! Yok böyle bir düzen! Kabul edemiyorum kardeşim. Biliyorum ki benim gibi daha nice kabul edemeyenler var. İşin özeti şudur ‘Milletin çoğunluğunun gönlünde aklanamayanlar, TBMM Araştırma Komisyonu’ndan, TBMM’nden ve Yüce Divan’dan kaçarak aklanma şanslarını yitirip, şaibeli hallerini katmerli hale getirmişlerdir.’
*Kimse milletin aklıyla dalga geçemez
Toplumun vicdanında aklanmak isteyenler adam gibi Yüce Divan’ın yolunu tutarlar. Dört bakanımız kendi elleriyle üzerlerine çok daha ağır kuşkular yüklemiştir. Suçu olmayan aklanmak için yırtınır. Suçu olanlar ise her tür kaçış yolunu deneyip, işi gargaraya getirmek isterler. Ben bu ülkenin yurttaşı olduğum için aynı zamanda bir seçmenim. Aklanmayanlar, aklanmaktan kaçanlar ve onların çalışma arkadaşları benim ve diğer seçmenlerin önüne 2015 Haziran ayında yeniden milletvekili seçilmek üzere gelecekler. Ben bu arkadaşlara ve onların partisi Ak Parti’ye vallahi de oy vermem billahi de oy vermem. Kimse kusura bakmasın. Ben seçmenim. Hiç kimseye benim aklımla dalga geçme fırsatı, beni aptal yerine koyma hakkı vermem. Ben akıllıysam bir daha vergilerimize el uzatılmasını, vergilerimizin iç edilmesine müsaade etmem. Böylesi bir yolsuzluğu ve usulsüzlüğü görüp de sırf fanatik hallerinden dolayı hala bu tiplere prim veren seçmenimiz olursa onları da tercihleriyle baş başa bırakır ve mutlaka vicdanlarının sesini dinlemelerini öneririm.
*”Çalışıyor ya, çalsın” anlayışı
Bu anlayıştaki yurttaşlara bir karikatürü hatırlatmak isterim. Hırsız gece bir eve girmiş bir yandan yükte hafif, pahada ağır eşyaları çuvalına doldururken, diğer yandan da elinde toz bezi, masa ve sehpa siliyor, diğer yandan da yerleri süpürüyormuş. Hırsız ayrıca “Bir daha geldiğimde camları siler, yerlere de paspas yaparım “ diye mırıldanıyormuş. Evin sahibi bayanda yattığı yerden eşine “Bey adam çalıyor ama çalışıyor. O vakit zararı yok çalsın “ diyormuş… Mantığa bakar mısınız arkadaşlar. Çalmanın hoş görüsü olmaz ve bu çerçevede olmamalıdır.
*Çürüyen toplum, çürüyen aile yapısı
Çalmaya toplum olarak hoşgörülü bakarsak hırsızlık toplumu oluşturan ailelere kadar iner. 4 kişilik bir aile düşünelim. Evdeki çocuklardan biri babasının cebinden para çalıyor. Diğer kardeşi de bunu görüyor ve sesini çıkarmıyor. Ertesi gün çalmayan çocuk babasından harçlık istiyor. Babası “daha önce verdiğim harçlığı idareli kullansaydın” diyor ve çocuğu paylıyor. Bunun üzerine çocuk kardeşinin hırsızlık yaptığını babasına söylüyor. Baba hırsızlık yapan çocuğunu hoş görüp affediyor. Bunun üzerine paylanan çocuk “hırsızlık yapan affediliyor, harçlık isteyen azarlanıyor” diyerek o da babasının cebinden para çalıyor. Bu kez anne ve ilk hırsızlığı yapan kardeş çocuğu para çalarken görüyorlar ama hoş görüp durumu babadan saklıyorlar. İlk hırsızlığı yapan çocuk hoşgörü toleransını görünce bu kez annesinin cüzdanından para çalıyor. Sürecin devamında ise aile içinde başka hırsızlıklar oluyor. Bir süre sonra aile içinde kimsenin kimseye güveni kalmıyor. Herkes bir birinden parasını, pahalı eşyalarını saklar oluyor. Özetle, aile yapısı güven bunalımı sonucu çürüyor. Toplumu aileler oluşturuyorsa bize çürümeyen aileler, çürümeyen bir toplum lazım. Şayet dört bakanımızı ve onun gibilerini hoş görmeye devam edersek, çürüme aile içlerine kadar sirayet eder. Lütfen kendinizi kandırmayın. Kokuşmuşluk ve çürüme başlarsa, bizleri kimse kurtaramaz…